sert ünsüzler-angelistic...
1 sayfadaki 1 sayfası
sert ünsüzler-angelistic...
Raziel verse
Akşamın kızılı vurdu gözlerime kan sıçradı. Aynalarda aradım içimdeki hazin halkımı. Cebime koydum uyku haplarını ve birazda kalbime serpin o vur doz psikozları. Uzandım ruhuma suyuma el sürmeden. Melodimin rengi gözümde çağlayan kızıl nehirden aktı. Bedenim zihnimin ücra kuytularından çekti bütün o fotoroman suratları. Tek nefeste yandı tekrar kül oldu tüm o dünler içimde tek beden ve harap olmuş yek bir miğfer. Sancılarım aldırışsız. Yitik onurla dramalarına mahkûm oldum dumanlı yollarında. Bir öfke vurdu yüzüme ateşi kulaklarında savaş sirenleriyle çoğalan o kurşun sesleri. İhanetin emanetinde umut nihayetinde soldu onu da vurdular apansız bir geceydi. Dar sokaklarında kollarında son nefeste dostuna asıl olan hayat ölüm suratlarında kan kusarken adına bir çelenk kapında bekler. Hüznümün diyarlarında ellerinde çiçekler…
Da poet verse
Boş ver sen sus etrafında onca devran dönerken bir bekleyişe hakim şuan ömür su gibi akarken. Ölüm pusuda beklerken tekler misin bilmem fark etmesen de ses etme hiç fırtınalar koparken. Hayat bahçelerinden hüznü toplarken anlarsın. Garip bir platonikliğin içinde savrulanlardansın sen herkes gibi yoğun ve yek olduğu halde yanında birileri var sanan salaklardansın. Kanatsın yaranı kan aksın gözlerinden. Tokatsı bir kâbusla uyansın bölünsün rüyaların. Ruhun ciddiyetten utanıp kızarsın gerçek sanıp sarıldığın hayaller yüzüne tebessüm katsın. Olsun varsın desende ne değişebilecek. Zaman geri alınamadığı gibi ileride gidemeyecek. Hayatın boyunca beklediğin şey gurura yenik düşecek ve ezik düşlerin gerçekliğinde gezineceksin. Karanlığa uzanacaksın yine kendi gökyüzünde yarım dahi kalamamış bir hüzünle süzül enginlere… Derdin neydi oğlum ne vardı çattın kendine. Neyse tak maskeni çık gerek yok kederlere…
Mozole mirach verse
Kapımı çal sırrını ver ve gir bu kalbe. Bu kalp içinde beslenen küçük velilere hesabı sor. Kor yanardı şöminede ve bense izlerdim tabiî ki rüyalarda kalan mutluluklar aleminde hep umutlarımla vardım. Minicik bir çocukken babamı uğurladım gözyaşımla sonsuz aleme. Ne vardı elde ne kaldı geriye. Gündüz 5 ten geceyi 3 e vuran nöbetlerimde. Birde sabahın ayaz vakitlerinde sırtta çanta gözlerimde onca yorgunluk… Küfür dudaklarımda yaşamın sırıtan o güneşi buz misali soğuk. Çehremin ifadesinde hep matem. Bakışlarım donuk bu odada hep kırık bir pencereydi dışarı açılan ufuklarım ben rahat mıydım? Onca dikenin ortasında bunca yanlış sonrasında mozz haydi şimdi söyle aklın hangi yolda??
Akşamın kızılı vurdu gözlerime kan sıçradı. Aynalarda aradım içimdeki hazin halkımı. Cebime koydum uyku haplarını ve birazda kalbime serpin o vur doz psikozları. Uzandım ruhuma suyuma el sürmeden. Melodimin rengi gözümde çağlayan kızıl nehirden aktı. Bedenim zihnimin ücra kuytularından çekti bütün o fotoroman suratları. Tek nefeste yandı tekrar kül oldu tüm o dünler içimde tek beden ve harap olmuş yek bir miğfer. Sancılarım aldırışsız. Yitik onurla dramalarına mahkûm oldum dumanlı yollarında. Bir öfke vurdu yüzüme ateşi kulaklarında savaş sirenleriyle çoğalan o kurşun sesleri. İhanetin emanetinde umut nihayetinde soldu onu da vurdular apansız bir geceydi. Dar sokaklarında kollarında son nefeste dostuna asıl olan hayat ölüm suratlarında kan kusarken adına bir çelenk kapında bekler. Hüznümün diyarlarında ellerinde çiçekler…
Da poet verse
Boş ver sen sus etrafında onca devran dönerken bir bekleyişe hakim şuan ömür su gibi akarken. Ölüm pusuda beklerken tekler misin bilmem fark etmesen de ses etme hiç fırtınalar koparken. Hayat bahçelerinden hüznü toplarken anlarsın. Garip bir platonikliğin içinde savrulanlardansın sen herkes gibi yoğun ve yek olduğu halde yanında birileri var sanan salaklardansın. Kanatsın yaranı kan aksın gözlerinden. Tokatsı bir kâbusla uyansın bölünsün rüyaların. Ruhun ciddiyetten utanıp kızarsın gerçek sanıp sarıldığın hayaller yüzüne tebessüm katsın. Olsun varsın desende ne değişebilecek. Zaman geri alınamadığı gibi ileride gidemeyecek. Hayatın boyunca beklediğin şey gurura yenik düşecek ve ezik düşlerin gerçekliğinde gezineceksin. Karanlığa uzanacaksın yine kendi gökyüzünde yarım dahi kalamamış bir hüzünle süzül enginlere… Derdin neydi oğlum ne vardı çattın kendine. Neyse tak maskeni çık gerek yok kederlere…
Mozole mirach verse
Kapımı çal sırrını ver ve gir bu kalbe. Bu kalp içinde beslenen küçük velilere hesabı sor. Kor yanardı şöminede ve bense izlerdim tabiî ki rüyalarda kalan mutluluklar aleminde hep umutlarımla vardım. Minicik bir çocukken babamı uğurladım gözyaşımla sonsuz aleme. Ne vardı elde ne kaldı geriye. Gündüz 5 ten geceyi 3 e vuran nöbetlerimde. Birde sabahın ayaz vakitlerinde sırtta çanta gözlerimde onca yorgunluk… Küfür dudaklarımda yaşamın sırıtan o güneşi buz misali soğuk. Çehremin ifadesinde hep matem. Bakışlarım donuk bu odada hep kırık bir pencereydi dışarı açılan ufuklarım ben rahat mıydım? Onca dikenin ortasında bunca yanlış sonrasında mozz haydi şimdi söyle aklın hangi yolda??
ToM*BuSe- Orta Hepsici
- Mesaj Sayısı : 90
Kayıt tarihi : 06/08/08
Yaş : 29
Nerden : KaYseRi :(
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz